Bloğumu yayına aldığım günden beri hiç bu kadar uzak kalmamıştım yazı yazmaktan. Son bir aydır öyle yoğun çalışıyorum ki ne yazık ki bloğa vakit ayıramadım. Artık çalışmalarımın büyük çoğunluğunu tamamladım ve normal hayatıma geri dönmeye hazırım. Bir dahaki sefere daha programlı olmam ve böylesine yoğun çalışma şartları ile çalışmaya başlamadan önce bloğuma yazacağım tarifleri hazırlamam konusunda bana ders oldu bu süreç. Bir aydır ne ile uğraşıyordun diye sorarsanız anlatmaya başlayayım. 2018 yılı Kültür Bakanlığı tarafından Troia yılı ilan edildi. Dünya çapında pek çok fuarda, etkinlikte Çanakkale’nin ve Truva’nın tanıtımı için pek çok aktivite düzenleniyor. Ben de bir Çanakkaleli olarak bu sürece nasıl dahil olurum diye düşünürken Çanakkale yemeklerini içeren bir kitabın olmadığını görüp neden bu kitabı ben hazırlamıyorum ki diye düşündüm. En yakın arkadaşım Özge’den de kitabın hikayelerini yazma konusunda söz alınca sıvadım kolları. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’da kitabıma sponsor olmayı kabul edince gerisi 6 aylık uzun, zorlu ama bir o kadar da keyifli bir sürece kaldı. Çanakkale Sofraları isimli kitabımız Çanakkale Zaferi ile aynı tarihte yani 18 Mart’ta çıkıyor. Şimdilik sadece Çanakkale’de bulunabilecek ama kim bilir belki ilerleyen zamanlarda herkesin ulaşabileceği raflara da çıkar kitabımız. Bugünkü tarifim Akıtma da kitabımızın en alçakbaşlı, en pratik ve en kolay tariflerinden birisi. Soframıza buyurmazmısınız…
Çanakkale Kuzeyinde Trakya, Güneyinde ise Ege ile komşu bir şehir. İlde yıllarca birlikte barış içerisinde yaşamış ve yaşamaya devam eden Romanlar, Rumlar, Ermeniler, Museviler, Çerkezler, Pomaklar, Türkmenler ile tam bir kültür mozaiğine sahip. Topraklarımızın tarihine ve bu topraklarda kazanılan büyük zaferle adını tarih sayfalarına altın harflerle yazdırmasına hiç girmiyorum. Sayfalarca yazsam kelimelerim anlatmaya yetmez. Bu yüzden ben bildiğim yerden biraz sofralarımızdan bahsetmek istiyorum.
Çanakkale yemekleri yörede bolca yetişen buğday ve ondan yapılan göce (bir çeşit kırılmış buğday), bulgur ve un etrafında şekillenmiş. Et yemekleri düğünlere, ziyafetlere ve özel günlere has o da daha çok bölge coğrafyasına uygun olan küçük baş ve kümes hayvanlarının etleri. Otlar, sebzeler ve baklagiller hamur işleri ile birlikte atalarımızın temel besin kaynaklarını oluşturmuş. Denize kıyısı olan ilçelerde elbette balık ve deniz ürünleri en temel besin kaynaklarından. Ve tabii ki süt ürünleri eskiden şimdiki gibi endüstriyel tesisler, soğuk zincirler ve saklama olanakları olmadığı için sütten yapılan peynir ve yoğurt yemeklerde hamur işlerinde bolca kullanılmış.
Anlayacağınız çoğu bölgemizde olduğu gibi yurdumun fakir insanlarının sofralarında elde bulunan günlük malzemelerle yaratılan muhteşem lezzetlerle dolu bizim mutfağımız da. Yemeklerimizin reklamını çok yapamamış, reçetelerimizi dokümente ederek bırakın Dünya’yı, pek çoğunu Türkiye’ye bile duyuramamışız. Bereketli topraklarımızdan çıkan mükemmel malzemeler ile yapılan lezzetlerimizi kendimize saklamışız. Umuyorum bu kitap Çanakkale yemeklerini kayıt altına almak gibi önemli bir eksiği başarı ile kapatmış olur ve yemeklerimiz büyükannelerimiz ile birlikte bu dünyadan göçüp gitmez, günlük mutfaklarımıza da girerler.
Bugünkü tarife gelecek olursam. Çocukken babaannemin bize okul çıkışı yaptığı bu tarife ben bayılırım. Çocuklarınız okuldan eve geldiğinde onlara tazecik yapabileceğiniz, pratik ve kolay bir tarif. Haftasonu kahvaltılarında da ekmeğin yanına lezzetli bir hamur işi arıyorsanız dışarıdan alacağınız pekçok alternatiften hem sağlıklı hem de lezzetli olacaktır. İçerisi nasıl dolduracağınız size kalmış. Bazılarını tuzlularla, bazılarını tatlı içlerle doldurabilirsiniz. Akıtmaya en yakıştırdığım içlerden birisi sucuklu, hellimli ve domatesli iç. Sucukları küp küp kesip hellim peyniri ile birlikte kızartın, küçük küplerle doğranmış domateslerle birlikte karıştırıp, akıtmanıza sarıp afiyetle yiyin.
Afiyet olsun.
- 2 su bardağı un (tam buğday, siyez, beyaz)
- 2 su bardağı su
- 2 yumurta
- 1 çay kaşığı kabartma tozu
- Bir tutam tuz
- Yumurtayı derin bir kapta çırpın.
- Un, kabartma tozu ve suyu yavaş yavaş ekleyerek boza kıvamında bir hamur elde edin.
- Yaklaşık 10 dakika hamuru dinlendirin.
- Hafifçe yağladığınız orta boy bir tavaya (16 cm) küçük bir kepçe ile hamurunuzu dökün.
- Akıtma hamurunu tavanın tabanına iyice yaydırın.
- Akıtmalarınızın üzeri gözenek gözenek olduğunda çevirin.
- Diğer yüzü de 2-3 dakika pişirin.
- Arzu ettiğiniz tatlı ya da tuzlu malzeme ile servis edin.
Leave a Reply