Bir bir çiçek açan, dalları hayatla dolan ağaçlara, yeşeren toprağa baktıkça ilkbaharın neden en çok sevdiğim mevsim olduğunu bir kez daha anlıyorum. Uykudan uyanırmışçasına üzerindeki dinginliği atarak küçük küçük geriniyor doğa. Şurada çiçek açan bir ağaç, beri de tomurcuklanan bir gül içimize neşe saçıyor. Hava grileri giyip üstümüze çökse de, erik ağaçlarının bembeyaz çiçekleri yüreğimize su serpiyor. Biliyoruz ki bir süre sonra pembe çiçekleri ile onlara kirazlar katılacak ve sonra rengarenk meyveleri… Doğa tüm bolluk ve bereketini önümüze sermek için büyük bir telaş içinde hazırlanıyor.
Doğanın uyanışı, tüm bu yeniden hayat bulma süreci beni hayattan daha çok şey umut etmek için cesaretlendiriyor. Dünyaya yeni gelmiş ve mevsimlerin döngüsünü hiç bilmeyen canlılar olsak, bir daha hiç nefes almayacakmış gibi görünen kuru dalların yeşerdiğini görüp tam da doğanın öldüğünü düşünecekken yeniden dirilişine şahit olsak deli gibi mutlu olurduk herhalde. Tüm bu yok olurken var olma, ölüyorken yeniden canlanma hali içimi büyük bir umutla dolduruyor. İşte bu baş döndürücü umut bulutunun içinde yaşamak da ilkbaharı benim için yılın en değerli zamanları yapıyor. Doğanın yeniden canlanması gibi ben de üzerimdeki külleri atıp yeniden doğuyorum. Tüm bu umutluluk ve mutluluk hali o kadar yoğun ki, kafamda bin bir türlü plan ve projeyle biraz da daldan dala atlayarak koşturuyorum. Bahar keşke verimliliği de beraberinde getirse diye düşünerek 🙂
Verimlilik demişken konuyu günün tarifine bağlamamın tam da zamanı. Bu tarif haftasonu tatili öncesi dolap temizleme çalışmalarım sonucunda ortaya çıkmış bir tarif. Aslında tariften ziyade, bir fikir paylaşımı daha çok belki de. Haftaiçi çalışmalarımdan kalan enginarlar, kestane mantarları ve kabak çiçekleri bana bakıp duruyor sabahtan beri. Hepsini birleştirip nasıl bir yemek yaparım diye düşünürken makarna, polenta seçeneklerini eleyince aklıma pizza geldi. Hava bugün sinir bozucu derecede yağmurlu olduğu için evden dışarı adım atmak istemedim, elimdeki malzemelerle birşeyler yapmak son kararım. Pizza yapmaya karar verdiğimde saatler çoktan öğleden sonrayı göstermişti ve hamuru yapmak için yeterli zamanım yoktu. Hızlıca yapılan, kabarmasını beklemeyeceğim bir hamur tarifi bularak başladım işe. Sonrasında ise dolaptaki malzemeleri tamamen doğaçlama bir şekilde bir araya getirdim.
Kestane mantarlarını ve enginarları ince doğrayıp biraz kırmızı soğanla azıcık zeytinyağında çevirdim, biraz eski kaşar ve Ezine peyniri rendeledim, kabak çiçeklerini kabaca doğradım. Sonra da peynir, mantar, enginar, peynir, kabak çiçeği sırası ile yerleştirerek fırına attım. Kullandığım hamur hiç beklemeden yapılmış bir hamur olduğundan, size fırından alacağınız ekmek hamurunu kullanmanızı ve daha karakterli bir pizza hamuru yapmanızı öneriyorum. Elinizde kabak çiçeği ya da kestane mantarı veya enginar olmayabilir, her an dolapta bulunan malzemeler değiller farkındayım. Malzemelere takılmadan elinizde bulunlardan birbirine yakıştırdıklarınızla kendi pizzanızı bir araya getirmenin çok kolay olduğunu göstermek istedim.
Afiyet olsun.
- 1 adet ekmek hamuru,
- 6-7 adet kestane mantarı,
- 3 adet çiğ enginar,
- 12 adet kabak çiçeği,
- 1 orta boy kırmızı soğan,
- 100 gr Ezine peyniri,
- 100 gr eski kaşar,
- Fırınınıza pizza taşını veya dökme demir tavanızı koyup en yüksek sıcaklıkta 30 dakika ısıtın,
- Kestane mantarı ve soğanları 2 yemek kaşığı zeytinyağında soteleyin,
- Enginarların yarısını mandolinden geçirip sotelenen sebzelere ekleyin,
- Kabak çiçeklerini kabaca doğrayın,
- Peynirleri rendeleyin,
- Ekmek hamurunu ikiye ayırın ve iki yağlı kağıt arasında istediğiniz kalınlıkta açın,
- Üzerlerini biraz zeytinyağı ile yağlayın,
- Kalan enginarları mandolinden geçirin,
- Tüm malzemeleri ikiye ayırdıktan sonra pizzalarınıza kaşar peyniri, mantar, çiğ enginarlar ve Ezine peyniri sırası ile yerleştirin,
- Kızgın fırına atın ve 5 dakika pişirin,
- Kabak çiçeklerini de ekleyip 7 dakika daha pişirin,
Leave a Reply